Kapat

Somali'den Mektup Var

Beşir Derneği Çalışanları Gözünden Somali Gerçeği

SOMALİ’DE YOLUMUZU BEKLEYEN YETİMLER VE BİR İMTİHANIMIZ VAR…

“Nerede mahzun ve mahcup gönül varsa, orada onlarla olmanın gayretindeyiz” Sloganıyla yola çıkan Beşir Derneği gönüller yapmaya devam ediyor.

Somali’de bizim bildiklerimizi kısaca anlatmak gerekirse iç savaş ve kıtlıktan meydana gelmiş binlerce ölüm, binlerce yetim, açlık, kuraklık, başkalarının söz sahibi olduğu bir ülke diye anlatmak mümkün. Bu ülke bir zamanlar büyük bir ülke iken şimdi bölünmüş yüz binlerce mülteci vermiş bir ülkedir. Bunu yazmak ve okumak işin en kolay yönü zor olanı ise tarifi ve anlamasıdır. Anlamak için canlı görüp yaşamak lazım. Her bir başlıktan roman çıkacak olan bu coğrafyada biz tabi bir iki noktaya dikkat çekerek imtihan kısmının bizi ilgilendiren bölümünü hatırlatmak istedik. Yüz binlerce mülteci vermiş bir ülke derken bahsi geçen bu yolculuk kendilerinin ölüm yolu diye adlandıkları bir yol. Dünyanın en büyük mülteci kampı olan Dadaab kampı da Somali halkından oluşmuş bir yer. Bu sene burada görevli arkadaşım Ömer Bostan Bey oradan bahsederken yerli halkın gözlerini boşluğa dikerek anlattığı şu cümleler ağzından çıkmıştı aynen yazıyorum.

“Dadaab’da mülteci olmak; Doğduğun toprakları terk edip yüzlerce kilometrelik çölü geçerken biraz arkanda artık yürüyemeyecek ve hayata tutunamayacağını bildiğin yavrunun arkasında duran akbabanın, çocuğunun ölmesini beklediğini bilerek onu orada bırakmak zorunda kalmak.”

Somali’ye yolculuk ve burada kurban organizasyonu yaparak insanları kurban hediye etmek yazıldığı kadar da kolay değil.

Havaalanından inince şu an milletvekili olarak görev yapan Muallim Yahya Bey bizi karşıladı. Bizi karşılamasının birkaç sebebi var. Ülkemizi ve bizleri çok seviyorlar. İki Ülke ilişkilerini çok önemsemektedirler. Ancak bir sebep daha var, bir yabancı olarak havaalanından çıkmak için yerine getirmen gereken prosedürler ve ödenecek adım başı paralar çok fazla. Bu süreç bizim buradan çıkış saatimizi bir hayli geciktireceği de bir gerçektir. Bu paralar sakın rüşvet olarak algılanmasın bunun sebebi gerçek anlamda fakirlik. Nasıl mı? Yardıma gelebilmiş, kurban kesecek kadar zengin insanların onlara verebilecek birkaç doları olduğunu düşünmeleridir. Bu halk günlük 5 dolara normal refah seviyesinde yaşanılan bir ülkede bulunuyorlar.

Buradan kalacağımız yere gidene kadar kaç tane kontrol noktasından geçtiğimizi sayamadım. BM askerleri (bu askerler yetkisi oldukça fazla olan sözde bu ülkeyi korumaya gelmiş vur emri bulunan barış askerleri) ve devletin askerleri tarafından kontrolden geçmek zorunda olduğumuz yerler. Böyle bir ortamda Somali Devleti’nin bizi korumasız gezdirmeyeceğini tahmin etmek zor değil sanırım. Her yere silahlı koruma ile gidebiliyoruz, her yere derken sadece kurban keseceğimiz yer, bizim yetimhanemiz ve kalacağımız yer demek istiyorum.

Yetimhanemize gelince:

Türkiye’de 242 temsilcilik ve dünyanın 55 ülkesinde faaliyet gösteren Kamu Yararına Çalışan Dernek Statüsü kazanmış olan Beşir Derneği, Somali‘de 2011 yılında yaşanan kıtlık felaketi nedeniyle açlık ve susuzluktan meydana gelen ölümlerin durdurulması için daha ilk günden Somali halkının yanında olan Beşir Derneği, gıda yardımlarının yanı sıra su kuyuları açarak Somali halkının umudu olmuştur. Somali’de Başkent Mogadişu’da 75 öğrenci kapasiteli yetimhanemizde yaptığımız çalışmaları beğenen Somali Devleti’ni Beşir Derneği’ne 22  dönüm arazi bağışlamıştır. 2011 den bu yana Somali de yetimhane-okul projesini gerçekleştiren Beşir Derneği 22.000 m2’lik alanda 500 öğrenci kapasiteli yeni yetimhane inşaatını tamamlamak üzere yoğun çaba sarf etmektedir. Beşir Derneği her yıl düzenlediği yurtdışı Kurban faaliyetleri kapsamında bu yıl da bağış kurban kesimi ve dağıtımı yaparak Somali de yüzlerce ailenin yüzünü güldürmeye devam etmektedir ve devam edecektir.

Bir de yetimhanemizin içindeki yaşam var;

Buradaki 75 öğrenci 75 ayrı hikâye 75 ayrı hayat. Yetimhaneden içeri girdiğimizde kaç çocuk sarılıyor, kaç tane el seni bir yerlere çekiştiriyor, sakalındaki yüzündeki dudakları ve elleri saymak mümkün değil. Onlar için bizler baba-anne- ağabeyleriz. Başka bir deyişle çocuklar için bayramın tadı, bayramın adı ve anlamı denilen hamileriyiz. Hal böyle olunca çok duygusal anlar yaşamak kaçınılmaz.

Kurban kesimi ve dağıtımı mevcut şartlar içinde en iyi şekilde yapılması için en azami gayret gösteriliyor. Taviz veremediğimiz tek konu bu kurban ibadetinin dini kurallara uygun olmasıdır. Bu konuda gösterilen hassasiyeti görenler şaşkınlıklarını ve bu kadar neden hassas olduğumuzu anlayamadıkları bir yer burası.

Etlerin dağıtımı ise tam anlamıyla final sahneleri; saatlerce güneşin altında bekleyen kadın ve çocukların oluşturduğu bir kalabalık karşılıyor bizi. Alacakları kurban etinin ne kadar önem teşkil ettiğini görünce anlıyoruz. Anlayamadığımız şey ise o çocukların bakışları. Sanki bir sürü soru soruyor ve kendi içlerinde cevap arıyorlar

Neden bu kadar sıcak altında bekliyoruz? Neden hep beyaz tenli amcalar bize et veriyor? Neden bizim barakalarımızda hiç et veya yiyecek olmuyor? Neden hep et alan taraf biz oluyoruz, (her gün 50 çocuğun açlık ve susuzluktan öldüğü bu coğrafyada)dün ölen arkadaşını veya kardeşini düşünerek bu etlerden yeseydi ölmezdi değil mi? demek aklına geliyor olmalı. Binlerce soruya cevap arayan meraklı gözler arasında bu hizmeti vermek düşünüldüğü gibi kolay olmuyor. Bu sorular bizim tahmin ettiklerimiz ve ilk anda aklımıza gelenler sadece.

Bir de onların sordukları var. Örneğin neden kurban keserken bu kadar hassas davrandığımızı merak ediyorlar. Niyetiniz belli bu zor şartlarda niye İslami usullere bu kadar dikkat etmeye çalışıyorsunuz nasılsa kestiğiniz kurbanlar kabul olmuyor mu? Diye soruyorlar.

Onlar tanımak ve anlamak için bakıyorlar ince ince bizi izliyorlar. İşin güzel tarafı da, bu bizi tanıyıp anladıklarında şu ortak paydada buluşacağız nasıl olsa çünkü doğru tektir.